Mustafa Kaplan Kişisel Web
Sonra bildiğin bütün suçları yüklüyorsun omzuna,sanki bir tek o masum bu oyunda.Oysa unutma!En az senin kadar yanmalı bu aşkın cehenneminde o da....

Yanmış Kentin Ölü Misafirleri

Yanmış Kentin Ölü Misafirleri şu ırmak şu çınar eski bir lahit puslu rüzgar ve kimliksizler yanmış kentin ölü misafirleri bir yudum aşka susayışıdır bu geriye dönük sahipsiz kalplerde aranan ve bilinçiz bir bilinç kaybı örter sisli geçmişin tozlu üstünü uzak diyarlarda saklı mutluluklar geçmiş artık herşey bizden gülmek çocuklukta bir elma şekerinin ardına saklanmış dünsüz yaşamak olsa gerek adı mutluluk silineli çok olmuş lügatımızdan ve umudun kelime anlamını unutmuşuz çoktan bir bekleyiş belirir dudaklarımızın ucunda eski bir 45lik süsler aklımızı çoktan unuturdum ben seni çoktan ah bu şarkıların gözü kör olsun dönemleridir bir ekmek için sıraya girdiğimiz çoğu geceler bir maltepeye ulaşma arzusuyla yandığımız ve sevgiliden öte bir bekleyiştir bir sana margarine ulaşma hayali bir bekçi düdüğünde öğrendik biz korkunun nasıl bir tad olduğunu çoğu zaman yan komşunun zengin evinde izlerdik renkli dünyanın siyah beyaz yansımasını balık istifi sıralandığımız amerikan usülü yaylı kanepe üzerinde ankara fuarına gelirdi emel sayın harçlıklarımızın izi kalırdı kalplerimizde izlemek imkansızdı ki babanın aldığı maaşın tam beş katıysa en arka yerde izleme imkanı sonra yazlık sinemalar vardı orda gördüm ben ilk denizi nasıl bir şeydi bu gözünün alabildiğine su ve cüneyt arkının türkan şorayı öpüşü aman allahım ayıptı bizde elele tutuşmak bile birgün babamın anneme seni seviyorum dediğini duymadım veyahut hiçbir gece bir demet gülle gelmedi eve babam baksan o da haklıydı gerçi ekmeği zor alıyorduk birde ota mı para verecektik ama sözcükler parasızdı seni seviyorum demekle cüzdan aşınmazdı ama ayıptı bizde seni seviyorum demek hissettirmek sevgini onun için hiçbir zaman duymadı benden o malum sözü bakkalın tatlı kızı kırk yılın başı 56 model bir impala geçerdi sokağımızdan büyük ihtimalle yolunu kaybetmiş bir almancı tekerleklerini anlamaya bile gücüm yetmezdi nasıl giderdi bu kadar hızlı imkansızdı ki biz bir lastik ayakkabıyı bayramdan bayrama görürken çok saklamışlığım vardır günlerce yastığımın altında giymeye kıyamadığım baht karası lastiklerimi ve unutamam hala bir sokak satıcısının ballandıra ballandıra dondurmam kaymak demesini öğrendiğim ilk kelimeydi yok ekmek yok para yok sevgi yok ve hiçbir kelime yaralamadı çaresiz bir yok kadar kalbimi sonra zaman hiçbir zaman kanatamadı o denli içimi uzaktı bize bir bisikletin pedalını çevirmek ve verdiği tatlı yorgunluk annem hiçbir zaman diyemedi mesela oğlum çok fazla binme terlersin diye uzaktı bize mutluluk uzaktı gülmek baksan çoktan tüketmiştik gözyaşlarımızı ama nafile ne zaman düşünsem o günleri içimde sessiz bir çocuk ağlar benim çocukluğum yaşayamadığım koşamadığım sevemediğim sevinemediğim boynu bükük çocukluğum...
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol