Hayat
HAYAT
Hayata kaç gere geliyorsun sorusuna verilecek cevap klasiktir heralde...Bir kez...Peki siz yaşamaktan ne anlıyorsunuz? Sadece nefes alıp vermek,günleri öylesine harcamak,aptalca bir heves uğruna çoğalmak mı sizin için bu mu hayat?Şimdi bir düşünün bakalım,yaşınız kaç olursa olsun,düne dair elinizde ne var?Siz hiç soğuk bir kış gününde öylesine boş boş,bir sigara yakıp yürüdünüz mü karanlık sokaklarda.Bacalardan çıkan duman kokusunu çekip içinize,külün tozumsu tadını hissettinizmi dilinizde MUTLU BİR HEYECANLA?Belki sizde geçtiniz o sokaklardan,farklı zamanlarda,aynı şartlarda.Dumanlardan boğuldunuz,külden öksürdünüz.Lanet içerikli bir kelime sarfiyatı yapıp,hızlı adımlarla uzaklaşmışta olabilirsiniz.Şimdi aptalın biri gelecek,ne demek istediğimi anlayamadığı için yargılayacak,salak hükmü verecek ve asacak daracık beyninde beni.Sen mesela bu yazıyı okuyan,buraya kadar geldikten sonra kendini aptal zannedip,kızıyorsan bana kusura bakma...
Ama hayat tamda üstüne bastığım gibi değilmidir?Çoğu kez anlamadan birini,sadece görünüşüyle karar vermezmiyiz kişiliği hakkında.Oysa kişilik ne elbisede,ne kaşda gözde nede duruştadır.Kişilik insanın içindedir,midye gibi aynı.Bir hayal edin bakalım midyeyi,dışının çoğunu iğrendiren şeklini düşünün,birde içine bakın.Ne vardır içinde?Maalesef çoğu kadının basit bir oyuncağı olmaktan ileri gidemeyen,aslında çok değerli bir hazine olan inci.Şimdi çok değerli bir hazine olan inci dedim ya,bazı anlam yoksunları onu da YARGILAYACAK HEMEN.Neresi değerli beş paralık bir şey deyip,aklınca kendilerini akıllı gösterekler.Olaya bakış açısı işte tüm bunlar,az önce verdiğim örnekte bu da...Az önce verdiğim örneği unutmamışsınızdır,hemen aklınıza gelmiştir.Neden derseniz aptal dedim ya ondan.Övseydim eğer sizi mısralarımda,çoktan kaybolup gitmiştim zihninizi karanlık odalarında.İnsanlar alışmış çünkü hep parıltılı laflara,şımartılmaya.Sen şöylesin,sen böylesin,yaparsın,edersin..Allah aşkına duymadınız mı bu lafları hiç?Peki söylemediniz mi ASLINDA HİÇ HAKETMEYENLERE?Kandırmayın şimdi kendinizi...
Bu paragrafa kadar geldiniz ya tebrik ederim sizi.Üstte eleştirdiğim bir özelliği yansıttım size,farkettiniz değil mi?Demekki neymiş herkes mükemmel değilmiş.Ben bile hem bu kadar eleştiri yaptım,hemde altını çize çize sizi tebrik ettim.Ama burada da bir nokta da ayrılacağız,çünkü ben sizi çıkarlarım için tebrik etmedim.Okuyanın kim olduğunu bilmeden,sadece okuduğunuz için.Belki sıradan birisiniz,belki sıradışı.Farkedermi?...Sizce?...
Neyse uzatmayalım daha fazla.Herkes tutturmuş bir yol gidiyor.Yolun şekli,çapı,nereye gittiği,yolculukta kimlerin olduğu kimin umrunda.Gecen bir amca gördüm parka,gittim yanına,şöyle bir küçümseyici göz attı.Anladım zaten kafasında dönen düşünceleri,siper almıştı bana sadece dış görünüşümden dolayı.Oturabilirmiyim dedim,isteksiz bir evet yanıtı aldım.Başta hiç adamı ters köşeye yatırma gibi bir niyetim yoktu,ama amca sağolsun ön yargılarıyla ateşledi benim içimde saklı kalmış kötü benin fitilini.Sohbeti açmadan kalkıp gitmeyi yediremedim kendime.Bazıları kızacak bana,yaşlı amcadan ne istedin diye.Şunu unutmayın ki,insan yedisinde neyse yetmişinde de o dur.Bu söz benim hayat felsefemi oluşturan temel taşlardan biridir,sizinde öyle olsun.Ne yani sırf benden elli yıl önce dünyaya geldi diye,ben bu adama ilah muamelesimi yapayım?Benden böyle birşey beklemeyin.BENİM DOĞRULARIM SİZİN YANLIŞLARINIZ OLUYORDA,SİZİN YANLIŞLARINIZ NEDEN BENİM DOĞRULARIM OLAMIYOR?Şimdi siz bu cümlei anlamaya çalışa "koyun" bende amcaya yazacağım cümleleri sansürleyeyim.Neyse oturdum amacanın yanına açtım hemen muhabbeti,biraz kendini beğenmiş biriydi.Laf lafı kovaladı en sonunda dayanamadım amca dedim,ne var dedi sert bi şekilde.Zaten bir ayağın çukurda burda benle laf yarışına gireceğine git torununla bari ilgilen dedim,anlamadı tabi.Sizde mi anlamadınız yoksa?Korkmayın gene laftayı takıp sınıflandırmayacağım...Peygamberimizin bir sözü var diyor ya hani"kıyametin birazdan kopacağını bilsem bir fidan dikerdim" diye işte aynen öyle bir hesap bizimkiside.Zaten bomboş yaşanamamış bir hayat var adamın elinde,kalkmış birde nasihat vermeye kalkıyor.
Gelelim tecrübe olayına...Çoğu övünür ben daha tecrübeliyim vs vs diye.Tecrübe nedir biliyormusunuz??Ben mesela sıcak sobaya dokunursam yanacağımı,dokunup yandıktan sonra anladım.Elektiğin beni bir balık gibi titrettiğini çarpılınca.Ve ayrılığın bu kadar çekilmez bir eziyet olduğunu terkedilince anladım.Demek ki neymiş bazı şeyleri anlamak için yaşamak gerekirmiş.Bir bakıma yediğiniz tokattan gözünüzün açılması gibi.Nefes alamayınca ölündüğünü adamlar masallardan mı öğrendi sanıyorsunuz?İlk birileri ölmüş gitmiş ki,kalanlarda bunun böyle olduğunun farkına varmış.
Nerden nereye geldik...Oysa konumuz sadece hayattı,sadece hayat,sadece...Biliyorum ki çoğu bunları okumaya bile tenezzül etmeyecek.Ne gerek var ki,hem ben size aptal dedim değilmi!Sen mesela nokta virgül atlamadan geldin mi acaba buraya?Şimdi diyorsun ki kendi kendine ben en azından okudum.Bak onlar okumaya bile tenezzül etmemiş.Onlar kim?Peki varmı acaba onlar?Ya sadece sensen? Yada onlar tümünü okuyup sen onlardan olduysan?
Bu konuda takılmanın pek anlamı yok,daha yazacağım çok şey var hayata dair ve aşka adanacak onlarca şiiir.Onun içindir belkide nokta koymayı hiç yediremem kendime.Hep üç noktayla biter satırlar bende,taki birgün bitene dek bende...